NERİMAN POLAT VE BEDEN ÜZERİNDEN
GÜNCEL SANAT
Mimar
Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’ nden mezun olan ve 1995’ ten beri
çalışmalarını video, enstalasyon ve fotoğraf ile oluşturan sanatçı 1996
yılından beri güncel sanat sergilerine katılmaktadır.
Türkiye’ de ve özellikle de içinde
yaşadığı şehirde – İstanbul – bir sanatçı olarak batılılaşma problemi ile
birlikte gelen demokrasi, kutuplu düşünceler, ayrımcılık, globalizm, tüketim
toplumu, stereotipler ( kalıp yargılar ), kimlik, benzerlik ve ölüm gibi
konuları irdelerken geçirdiğimiz bu değişim dönemlerinde; politik, sosyal,
ekonomik açıdan da etkilenen sanatçı tanımları ve stratejileri, kolektif
çalışmalar ile de ilgilenir. Sonraki çalışmalarındaysa şehirdeki değişimlerin
insanlar üzerinde bıraktığı izler, göç sorunu, gelenek ve modern arasında
seyreden yaşam, ataerkil sistem ve bunun mimariyle sokaklara somut olarak
yansımaları, sosyal adaletsizlik, toplumsal cinsiyet, kadına yapılan şiddet ve
kadının kendisine yaptığı şiddeti görürüz.
Toplumun başında olan iktidar kendi
varlığını devam ettirebilmek için toplumu “ beden ” olarak görmüş ve her zaman
bedeni kontrol altında tutmayı hedeflemiştir. Bunun ilk örneklerini 17. Yüzyıl Batısında;
devlet, kilise gibi iktidarların acımasızca bedene şiddet uygulaması olarak
görürüz. 18. Yüzyıl sonlarına doğru ise “ bedeni kontrol altında tutmak ” düşüncesi
kendisini daha yumuşamış bir şekilde göstermeye başlamıştır. Toplumsal,
politik, teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan modernizm bireyin düşünce
sistematiğini de etkileyerek yeni algılar ve değerler yaratmıştır. Böylelikle
iktidar, bedeni kontrol altında tutmak için işkence etmek yerine daha “ modern ”
bir yol izleyerek hapishane, tımarhane, ordu, okul gibi kurumlar oluşturulmuş;
yalnızca bedeni değil, düşünceleri de kontrol altına alarak kendisini
meşrulaştırmıştır. Günümüzde ise sürekli tüketimi arzulayan kapitalizm disiplin
altına alınmış bedenler yerine tüketen bedenleri arzulamaktadır. Bu doğrultuda
da gümümüz modernizmine uygun olarak, “ demokrasi ” adı altında, bireylere
kendi kendilerine sınır koymaları yoluyla ( irade ) kontrol sağlanmaktadır. Artık
iktidar gözler önünde değil; bedenin içindedir.
Neriman Polat’ ın 1996’ da yaptığı “
İsimsiz ” , “Durum Duvarı” ( 1997 ), “ Kızkardeşler ” ( 1998 ) çalışmalarında
“ oluşmakta olan ”çocuklara bir iktidar sahibi ( sanatçı ) tarafından komut verilerek
fotoğrafları çekilmiştir. Bu komutlar karşısında çocuklarının ifadelerine
yansıyan tedirginlik ve şüphe, gerçek boyutlardaki bir portreye göre bastırılıp
sergilenen fotoğraflarla izleyiciye göz göze gelme şansını sunar. İsimsiz’ de
kız çocuğu bir çeşit ayna karşısındaymış gibi kendisine endişeyle bakarken,
Durum Duvarı’ nda 9 - 14 yaş grubundaki karma çocuklar tıpkı bir suçlu gibi
fotoğraflanmıştır. Kızkardeşler’ de ise
kadınların dünyasına ilişkin benzerlik ve farklılıklar “ kardeşlik ”ilişkisi
üzerinden seyirciyi düşünmeye iter. Bir iktidarın verdiği komutlar karşısında
hissettikleri tekinsizlik duygusuna rağmen çocukların kendi iradeleri ile orada
duruyor olmaları da iktidarın gizli gücüne işaret etmektedir.
İsimsiz,
1996 Durum Duvarı, 1997
Kızkardeşler,
1998
Şapkasız (2009) çalışması sanatçının
atölye hocası da olan Adnan Çoker’ in 2007 yılındaki kişisel sergisinin
açılışında özellikle şapkalı kadınları görmek istediğini açıklaması üzerine
ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet ideolojisine olan bakış açısını kadın bedeni
üzerinden yorumlamasıyla bir tarafı ötekileştiren Çoker’ in sergisine Neriman
Polat, Canan Şenol ve İnci Furni türban takarak gitmişler ve resimlerinin
önünde fotoğraf çektirmişlerdir.
Şapkasız,
2009
Sanatçının Depo’ da ki son kişisel
sergisi olan “ Ev Nöbeti ” ise ismini aynı isimli çalışmasından alır. Sergi
mekânını bir ev gibi tasarlayarak seyirciyi evin odalarında geziyormuşçasına
içine çekerken girişte bulunan ve hem bir mezar taşını hem de apartman adını
çağrıştıran “ Ev Nöbeti ” yazılı olan çalışmasıyla daha henüz evin içerisine
girmeden izleyiciye huzursuzluk duyacağını tıpkı bir tabela gibi asarak
belirtir. Nitekim Polat’ da kendi gerçekçiliğinin bir “tabela” gibi net ve öz
olduğundan bahseder. Ev Nöbeti sergisindeki çalışmalarında kadınların varoluş
mücadelesini, yaşadıkları baskıları, çelişkileri, yaşamı, ölümü sorgularken
olaylara bu kez içeriden, evin içerisinden, ailenin kutsal alanından bakarak
yaklaşır ve bu kavramların çıkmazlarına değinir.
Ev Nöbeti
Mezar / Ev ’ de fotoğrafını çektiği
bir evle mezarın benzerliğine ironik bir dille dikkat çeker. Her ikisi de beden
için tasarlanmış korunaklı alanlardır ancak birisi yaşayan diğeri ölü bedenler
içindir.
Ev / Mezar,
2013
“Adım” isimli çalışmasında ise küçük
kız çocuğu ailesinden ayrılarak farklı bir yöne doğru ilerlerken kadının
yaşamdaki mücadelesinin çok küçük yaşlardan itibaren başladığının altı çizilir.
Küçük kız ailesinden uzaklaştıkça güvensiz olacağı bir ortama mı gidecektir
belli değilken, ailesinden fazla uzaklaşamayacağını da ailenin “ rahat ”
denebilecek tavırlarından anlarız.
Adım,
2013
Kadın Azraillerin kullanıldığı “
Azrail ” serisinde ise bu figürü bir çeşit “vicdan nöbetçisi” olarak aktarır.
Dışarıdan dolaşarak içeriye gelen bu kahraman ilahi adalet dağıtarak kadınların
mücadelesine destek verir. Azrail’ in kadınlardan oluşması ise bu zorlu
mücadelede kadının kendisinden ve hemcinsinden başka güç alabileceği kimsenin
olmayışına göndermede bulunur.
Yolda,
2013 Azrail 4, 2013
“Kesmek Üzerine” isimli kolaj
çalışmasında ise üç bölümden oluşan ışıklı kutuları kullanan Polat, kadının ev
içindeki rolleri yüzünden geçirdiği cinnet anlarına odaklanır. Kendi bedenini
işin içine dahil ederek de aynı sıkıntıları yaşadığını aktarırken tüm bu
sıkıntılar bir penisin kesilmesi ile sonlanır.
Kesmek Üzerine 1,
2009 Kesmek Üzerine 3, 2009
Aynı
şekilde “ Yatak ” isimli fotoğraf çalışmasında da yastıklara yapılan ufak
müdahalelerle ev içi şiddetin cinsellik boyutuna inerek şiddetin çok daha
derinlerde yattığına işaret eder. Öyle ki kutsal kabul edilen evin en mahrem yeri
olan yatak odasına hiç kimse müdahale edemezken sanatçı yastıklara yaptığı
küçük müdahaleler ile izleyiciyi “ erkek iktidar ” hakkında düşünmeye çağırır.
Yatak,
2013
Yine bu bağlamda yapmış olduğu “
Özel Güvenlik ” isimli çalışmasında da kadın bedenini kullanarak kadının bir
başkasına ihtiyaç duymadan kendisini koruyabileceğinden bahseder. Bu güvenlik
görevlisinin hem cansız bir beden gibi kaygısızca yatıyor olması hem de en
küçük tehlikede anında harekete geçecek kadar hazır bulunması kadınların
gördükleri şiddet karşısında ne çeşit bir tedirginlik yaşadıklarını ironik bir
dille anlatırken tabancanın erkek cinsel organına benzetilen şekilde
konumlandırılmış olması; kadının erkek şiddetine karşılık yine “erkeksi” bir
yöntemle kendini savunmasını tasvir eder. Kadının yüzünün görünmeyişi bu
sorunun evrenselliğine dikkat çeker.
Özel Güvenlik
“Kemer” fotoğrafında ise erkekle
bütünleşen bir sembol haline gelen kemer bir kadının boynuna dolanmıştır ve onu
tasma vari bir görüntü katarak erkeğin uyguladığı şiddete göndermede bulunurken
tüm tehditkâr tavırların kadını boğuyor olduğuna göndermede bulunurken “Eşik”
isimli video çalışmasıyla kadınlara bir çıkış kapısı sunan Polat, kadınların
kendi içlerinde var olan ancak bastırdıkları güçlerini açığa çıkarmaları
gerektiğine işaret eder. Video da 80x50 cm ebatlarında üretilmiş olan özel
yapım bir sırt çantasını sırtlarına takıp kararlı adımlarla ve kapıyı çarparak
adeta nöbet tutar gibi durdukları evleri terk eden 6 kadın görülmektedir. Çantanın
normal boyutları aşkın ebatıyla kadınların üzerine yüklenen sıkıntıların
çokluğuna ve bunların oluşturduğu ağırlığa göndermede bulunan Neriman Polat,
kadının sırtındaki yükün ağırlığına rağmen bütün bu sıkıntıları ve cesaretini
sırtlayarak özgürlüğe doğru bir adım atması gerektiğini söylemektedir. Ancak bu
sayede kadın kendisini var edebilecektir.
Şiddetin kim tarafından
uygulandığının belli olmadığı çalışmalarında sanatçının ifade etmek istediği
şey aslında bu konunun evrenselliği iken kadın bedeninin var olasına karşılık
yüzlerinin görünmüyor oluşu da aynı şekilde bilinçli bir şekilde uygulanmıştır.
Dikkat ettiğimiz zaman bir tek Neriman Polat’ ın kimliği belirgindir ki bu da
sanatçının aynı problemlerin içinde kendisinin de bulunduğunu söyleme şeklidir.